Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız: http://hdl.handle.net/11452/28480
Başlık: Otoimmün hepatitte inflamatuar belirteçler ve hastalık prognozunu belirlemedeki yerlerinin retrospektif değerlendirilmesi
Diğer Başlıklar: Retrospective evaluation of inflammatory markers in autoimmune hepatitis and their place in determining the prognosis of the dissease
Yazarlar: Dolar, Enver
Balkan, Volkan
Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.
Anahtar kelimeler: Otoimmün hepatit
Fibrozis
Remisyon
GGT-platelet oranı
Autoimmune hepatitis
Fibrosis
Remission
GGT-platelet ratio
Yayın Tarihi: 2022
Yayıncı: Bursa Uludağ Üniversitesi
Atıf: Balkan, V. (2022). Otoimmün hepatitte inflamatuar belirteçler ve hastalık prognozunu belirlemedeki yerlerinin retrospektif değerlendirilmesi. Yayınlanmamış tıpta uzmanlık tezi. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi.
Özet: Otoimmün hepatit (OİH), aminotransferazların yükselmesi, anti-nükleer antikor veya anti-düz kas antikorunun varlığı, yüksek immünoglobulin G ve histolojiye dayanarak interfaz hepatit veya plazma-lenfositik inflamasyonu ile karakterize kronik inflamatuvar bir karaciğer hastalığıdır. Yapılan çalışmalara göre ise OİH prevalansı Avrupa'da 100.000 nüfus başına 10 ile 25 arasında iken Asya-Pasifik bölgesinde bulunan ülkelerde 100.000 nüfus başına 5 ile 25 arasında olarak gösterilmiştir. Ülkemiz için kesin bir prevalans belirtilmemekle birlikte Türkiye’deki kronik hepatitlerin %1,5-1,9’unun otoimmün hepatit olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Hastalığın görülme sıklığı son yıllarda artmaktadır. OİH prognozunun belirlenmesinde altın standart olarak kllanılan yöntem karaciğer biyopsisidir. Bu yöntem hem komplikasyonlar açısından riskli hem de maliyetli bir işlemdir. Bu nedenle çalışmamızda OİH prognozun belirlemede kullanılabilecek non-invaziv labaratuvar parametreler retrosektif olarak değerlendirilmiştir. Çalışmamızın amacı; özellikle kolay ulaşılabilirlik ve maliyet açısından önemli katkı sağlayabilecek olması yönüyle hemogram, transaminazlar ve karaciğer fonksiyon testlerinin birbirlerine oranlarının, otoimmun hepatit hastalarının başvuru anındaki karaciğer fibrozu düzeyleri ve birinci basamak tedaviye yanıtlarının karşılaştırılması ve hastalık prognozu ile ilişkilerinin değerlendirilmesidir. Çalışmamızda Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde takipli OİH tanılı hastalarımız tarandıktan sonra çalışmamız kriterlerine uyan 95 hastanın dosyası ayrıntılı olarak incelenmiş ve son hastalık durumları kontrol edilerek kaydedilmiştir. Hastalar tanı anında yapılan karaciğer biyopsilerindeki fibrozis düzeylerine göre ve remisyon var/yok olarak sınıflandırılmıştır. Sonrasında belirlenen parametrelerle karşılaştırılarak vii istatiksel analizler oluşturulmuştur. Yapılan istatistiksel analizler sonrasında Eritrosit Dağılım Aralığı (RDW), Nötrofil Lenfosit Oranı (NLR), Lenfosit Monosit Oranı (LMR), Platelet Lenfosit Oranı (PLR), Aspartat transaminaz (AST) ve Alanin transaminaz (ALT) Oranı (AAR), Fibrozis skoru (FIB-4), İmmünoglobulin G (IgG) ve Platelet Oranı (IGPR), Pan-immün İnflamasyon Değeri (PIIV) ile remisyon varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki kurulamamıştır (sırasıyla p=0,210, p=0,633, p=0,316, p=0,176, p=0,753, p=0,115, p=0,058, p=0,794). Gama-glutamil transpeptidaz Platelet Oranı (GPR) ile remisyon varlığı arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki kurulmuştur (p=0,019). Çalışmamız GPR değerinin hastalığın prognozunun belirlenmesi için kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. GPR >0,29 olan hastaların birinci basamak tedaviye anlamlı bir biçimde daha az yanıtlı olduğu gösterilmiştir. Tüm tedavi basamaklarında kullanılan ilaçların yan etkileri ve maliyetleri de göz önüne alınırsa hastalığın prognozunun önceden belirlenebilmesinin bize katacakları ortadadır. Bu nedenle OİH prognozunun non-invaziv olarak belirlenmesi açısından GPR değerinin anlamlı olduğunu göstermesi yönünden çalışmamız literatüre katkıda bulunabilir.
Autoimmune hepatitis (AIH) is a chronic inflammatory liver disease characterized by elevation of aminotransferases, presence of anti-nuclear or anti-smooth muscle antibody, elevated immunoglobulin G, and interphase hepatitis or plasma-lymphocytic inflammation based on histology. According to studies, the prevalence of AIH is between 10 and 25 per 100,000 population in Europe, while it is between 5 and 25 per 100,000 population in countries located in the Asia-Pacific region. Although a definite prevalence is not specified for our country, there are studies showing that 1.5-1.9% of chronic hepatitis in Turkey is autoimmune hepatitis. The incidence of the disease has been increasing in recent years. The gold standard method used to determine the prognosis of AIH is liver biopsy. This method is both risky and costly in terms of complications. Therefore, non-invasive laboratory parameters that can be used to determine the prognosis of AIH were evaluated retrospectively in our study. The aim of our study; The aim of this study is to compare the ratios of hemogram, transaminases and liver function tests to each other, liver fibrosis levels at the time of admission and first-line treatment responses of autoimmune hepatitis patients, and to evaluate their relationship with the disease prognosis, especially in terms of easy accessibility and cost-effectiveness. In our study, after our patients with AIH who were followed up in Bursa Uludağ University Faculty of Medicine were screened, the files of 95 patients ix who met the criteria of our study were examined in detail, and their last disease status was checked and recorded. The patients were classified according to the fibrosis levels in the liver biopsies performed at the time of diagnosis and as present/absent remission. Afterwards, statistical analyzes were created by comparing them with the determined parameters. After statistical analyzes, no statistically significant relationship could be established between RDW, NLR, LMR, PLR, AAR, FIB-4, IGPR, PIIV values and the presence of remission (respectively p=0.210, p=0.633, p=0.316, p=0.176, p=0.753, p=0.115, p=0.058, p=0.794). A statistically significant relationship was established between GPR and the presence of remission (p=0.019). Our study reveals that the GPR value can be used to determine the prognosis of the disease. Patients with a GPR > 0.29 have been shown to be significantly less responsive to first-line therapy. Considering the side effects and costs of the drugs used in all treatment steps, the benefits of predicting the prognosis of the disease are obvious. Therefore, our study may contribute to the literature in terms of showing that the GPR value is significant in terms of non-invasively determining the prognosis of AID.
URI: http://hdl.handle.net/11452/28480
Koleksiyonlarda Görünür:Tıpta Uzmanlık / Specialization in Medicine

Bu öğenin dosyaları:
Dosya Açıklama BoyutBiçim 
Volkan_Balkan.pdf778.68 kBAdobe PDFKüçük resim
Göster/Aç


Bu öğe kapsamında lisanslı Creative Commons License Creative Commons